Varoluşundan bu yana insanoğlunun en büyük sınavı doğayla olmuştur. Yürürken, koşarken, engellerden atlarken, kaçarken, tırmanırken fark etmeden de olsa kaslarını, eklemlerini çalıştırmış ve yaşamını sürdürmek için kendisine gereken atletik yapısını korumayı başarmıştır. Ancak modern dünyada artık bu koşturmacalara ihtiyaç kalmamış, kas ve iskelet yapımız da bu hareketsizliğe uyum sağlayarak hantallaşıp esnekliğini yitirmeye başlamıştır.
Bir düşünün; en son ne zaman parkta oynadınız, bir merdivenin tutamaklarından kaydınız, ya da bir ağaca tırmandınız? Hepimizin çocukken yaptığı bu aktiviteler büyüdükçe unutuldu; oysa bu hareket oyunları sayesinde çocukken vücudumuz atletik ve sağlıklıydı. Vücudumuzun atletik yapısını korumanın en doğal ve en güvenli yolu doğadaki ve çevremizdeki engelleri kullanarak yaptığımız hareketlerdi. İşte, Parkour ve Freerun sporları günümüzde unutmaya başladığımız bu temel hareket becerilerimizi hatırlatma ve geri kazandırma ihtiyacından doğmuş ve bu hedefe yönelmiştir.
Belki de ilk defa adını duyduğunuz bu spor dalları yaklaşık yarım asır önce Fransa’da ortaya çıkmış, dünyaya yayılmış ve özellikle son yıllarda ülkemizde de popülerlik kazanmış ve hızla yükselen sporlardır. Kökeni askeri parkur eğitimine dayanan Parkour sporu, çeşitli engellerden oluşan bir ortamda bir noktadan diğerine en hızlı, güvenli, yaratıcı ve akıcı biçimde ulaşmayı hedefler. Parkour’un serbest stili olarak da adlandırılan Freerun sporunda farklı olarak, engel parkuru geçilirken artistik ve akrobatik hareketler kullanılarak performansa estetik ve seyir zevki yüksek bir görünüm kazandırılır.
Yakın zamanda Dünyada ve Türkiye’de Cimnastik Federasyonu bünyesine alınmış olan Parkour sporunun ülkemizde ve dünya çapında iç ve dış mekanlarda yarışmaları ve milli takım seçmeleri yapılmaktadır. Ülkemizde Parkour sporcularına Türkiye Cimnastik Federasyonu tarafından lisans verilmektedir.
Diğer atletizm ve cimnastik sporlarından farklı olarak Parkour ve Freerunning her yaş ve her kesimden insan tarafından yapılabilmektedir. Bu sporlara başlama yaşı yoktur, belirli mekanlarla sınırlı değildir ve kesin sınırları yoktur. İnsanın doğayla ve çevresiyle uyum içinde yaptığı, yaratıcılık ve estetiğin birleşimiyle ortaya çıkan, alışılagelmiş rutinlerin dışında performansların sergilendiği bu sporlar, pek çok Parkour sporcusu için bir spor branşı olmasının yanı sıra eğlenceli bir oyun olarak da görülmektedir.
Parkour ve Freerun, çevremizdeki engelleri aşarken, hayatta üstesinden gelinemeyecek hiçbir engel olmadığına olan inancımızı pekiştirir, etrafımıza daha yaratıcı ve farklı bakış açılarıyla bakabilmemizi sağlar. Varmak istediğimiz hedefe ulaşma yolunda ne kadar düşersek düşelim, yeniden toparlanıp ayağa kalkmayı ve pes etmemeyi öğretir.
Kısacası, Parkour Ve Freerunning spor olduğu kadar bir yaşam felsefesidir…